19 Mayıs 2011 Perşembe

HİÇ VERİLEMİYECEK BİR MEKTUP

3 Eylül - 8 Şubat arası tam altı ay 5 gün , bari 2 gün daha yaşasaydı haftayı doldurabilseydik dedim kendi kendime. Eve geldim, baktım 2 tane değişik orkestranın çaldığı AIDA zafer marşı CD'si var , birisini koydum , tekrar'a da bastım , koro muhteşem , ancak yanaklarımdan aşağıya süzülen , ağzımda tuz tadı bırakan damlalar . Düşüncelerim çok eskilere gidiyor, belki otuz belki otuzbeş sene önce yazdığım bir şiirin birkaç mısrası, durup dururken sislerin ardından çıkıp dudaklarımın ucundan dökülüverdi ,

" Nekadar severdim
Yağmur sonrası toprak kokusunu
Hani o Veysel'in uğrunda dünyaları verdiği
Hani insanların öldüğü, yine de paylaşamadığı
Kara toprak var ya
Bilir misin yağmur sonrası nasıl güzel kokar
Buram buram
Ama artık saçlarının kokusu aldı benden onu
Yine yağmurlar yağacak, yine kokacak toprak
Buram buram
Ama artık hiçbir zaman
Toprak kokusu o eski toprak kokusu olmayacak "

Koro gücünü arttırıp müzik doruğa çıktığında düşüncelerim başka şiirlere kaydı, kimin yazdığı önemli olmayan her yaşama uyan şiirler vardır ya ,

" Basit yaşayacaksın. BASİT
Mesela susayınca su içecek kadar basit…. Dört çıkacak, ikiyle ikiyi çarptığın da.
Tek düğmesi olacak elinde ki cihazın; tek bir düğme, tek bir cümle gibi…
Sevince lafı dolandırmadan söylediğin “ Seni Seviyorum ” gibi.
Basit bir öpücük yetecek sana… Basit, sıcak bir öpücük; ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin. O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını,
O öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını.

Kabak çekirdeği verecek sana bol sıfırların veremediği mutluluğu.
İki harekette giyiniverecek, iki harekette soyunuvereceksin.
Kısacık olacak arzunun kollarını terkedip , odana gitmen arasında geçen süre;
Bir sen anlayabileceksin yazılanları , bakışların bile yeterken anlatabilmeyi kendini.
Beklentilerin de basit olacak, gülüşün de. Kaf dağının önünde bekleyecek mutluluklar kadar

Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini.
Bir kaşarlı tost olacak Fenerbahçe'de aradığın,
nasıl oturacağını bilmediğin sofrada, parmakların en kıymetli çatalın.
Yine aynı parmaklar çözecek en karmaşık briç problemini.

İskender’in kılıcı duracak , gözü bağlı adalet güzelinin yanında.
Bir filarmoni orkestrası veya kontraplak bir gitar’da, eşit mutluluk tadabileceksin
doğru basılmış bir “ fa diyez ” duyduğunda
Makyajı son “a” sına kadar bilmen gerekse de, su kokacak en pahalı parfümün.

“ Bilmiyorum ” diyebileceksin bilmediğinde ve çok normal olacak “ onu da ” bilemeyişin.
Tek dereden su getirmen yetecek, bir “ istemiyorum ” diyebilmeye.
Saatin sadece saati gösterecek. Telefonunu, sadece telefon etmek için kullanacaksın.

Aşkı da basit yaşayacaksın, Yaşamı da basit….

Sanki yaşamın gibi , onun da bir gün sona ereceğini bilerek , basit….


8 Şubat 2001 / Piyer Loti sonrası

ÇENESİ SAKALLI DEV, MİNNACIK KADIN VE HANIMELLERİ

O çenesakallı bir devdi,
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev,
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan evin.
O çenesakallı bir devdi,
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıkmıştı kadın
yoruldu devin yolunda.
Ve elveda! deyip çenesakallı deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan eve.
Şimdi anlıyor ki çenesakallı dev,
Dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan ev...

Teşekkürler Nazım Hikmet diline sağlık
04/EYLÜL/04