31 Ağustos 2009 Pazartesi

İLK GÜNÜMÜZ KÖTÜYDÜ

İlk üç maçımıza dünyaca kuvvetli takımlarla başladık, ama bişey söyleyeyim üçünü de yenebilirdik. Adamların bizden üstün tarafı yokmuş. Hepimiz çok hatalı kararlar verdik. Mesela ben kompetisyonda 4 pikimize 5 kör dediler Emin kontr atmasına rağmen 5 pik dedim ve battık halbuki 5 kör kontru tutsam kazanıyormuşuz çünkü 4 pik bile batıyormuş. Buna benzer bir sürü el verince kazanmak oldukça zor. İnşallah bugün daha doğru kararlar veririz.

30 Ağustos 2009 Pazar

AÇILIŞ GECESİ MUHTEŞEMDİ

Sao Paolo'daki briç açılışını bugüne kadar yaşamadım. Brezilya bu konuda tüm kendi kültürünü vermiş. Dün gece saat 19.00 da açılış var gelin dediler. Takım olarak takım elbiselerimizi giydik boynumuza kartlarımızı taktık ve gittik. Turnuvanın yapılacağı Otel Transamerika muazzam bir otel, yalnızca otel değil, opera salonu, kongre salonları gibi içerikleri de var. 18.30 gibi gittik, önce turnuva yerlerini dolaştık ilk maçımızda Brezilya ile başlıyoruz onlar ev sahibi biz misafir oldugumuzdan Orhan-Ergun E-W, ben Emin'le kapalıda NS olacak şekilde yazıldık. Neticede 19.00 da opera saolonuna bizleri aldılar, Dünya Briç Fed. başkanı, Brezilya Fed Başkanı ve de Sao Paolo Belediye Başkanı konuşmalarından sonra takımları anons ederek ayakta herkese takdim edip alkışladılar, Türk bayrağının yükseltiği an bizleri duygulandırdı. Daha sonra da ilginç bir show başladı. Önce bir piyanist, sonra bir müzik grubu ama solistleri 4 kadın ama herbiri değişik bir enstruman da çalıyor, biri keman biri akordiyon ikisi gitar. Daha sonra bir dans grubu kızlar (ama bunlar sambacı değil) muhteşem bir şemsiyeli dans gösterisi yaptılar, sonra bir erkek solist grubu en sonda da sambacı kızlar sahneye geldiler yaklaşık 2 saat süren showdan sonra kokteyl başladı. Arkadaşlar açılış çok muhteşemdi !

TEŞEKKÜRLERİMİZ VAR

Türkiye’nin ilk defa katılacağı Bermuda Bowl iyice yaklaştı, bu ayın sonunda başlıyor. Bizler kısmetse ayın 26 sında yola çıkıyoruz. Sao Paolo’da ki turnuvaya katılacakları incelemeye başladık. Ama şöyle söyleyeyim dünyanın en iyi 21 takımıyla maçlar insanı oldukça heyecanlandırıyor. 22 takım önce lig usülü 21 maç yapacak sonra ilk sekize kalanların aralarında eleme turu başlayacak. Avrupadan ilk sekize genelde iki veya üç takım kalabiliyor. Yani avrupa dışındaki ülkelerden çok sıkı takımlar var. Örneğin Endonezya geçen turnuvada finale kadar giden son turda Amerika’ya yenilen bir takım. Bakalım Avrupa şampiyonasında yapabildiklerimizi bu şampiyonada da yapabilecek miyiz ? Brezilya’ya gidişimize federasyon devletten bir destek sağlayamadı ancak allahtan bu konuda çevremizde bize parasal destek verenler çıktı oldukça az bir parasal yük altında kaldık. Bunların içinde başta sayın Şarık Tara olmak üzere İTÜ 54 inşaatçılar grubuna, bu konuda bize yardımcı olan Ankara’lı Mustafa Karamollaoğlu ağabeyimize, sevgili dostumuz Tevfik Sayılkan ve arkadaşlarına, benim ait olduğum Cumhuriyet gazetesine teşekkürlerimizi sunmak isterim. Bu arada bizim çalışmalarımıza destek vermek üzere bizleri Bodruma davet eden Bodrum briç kulübüne ve Bodrum’lu briççi dostlarımıza da sevgilerimizi sunmak isterim. Bu hafta sonu başlayacak şekilde bir hafta sıkı bir çalışma yapacağız. Bodrumlu briççilerle maçlar olacak bakalım eksikliklerimizi bulmak ve onları düzeltmek konusunda zaman yeterli olacak mı ? Briçte çalışma dediğimiz zaman çok detay gerekiyor. Bunca yıldır beraber oynamamıza rağmen bazı ellerde ortağımızın söylemeye çalıştığıyla bizim anladığımız farklı olabiliyor, veya rakibin blokatif deklarelerine karşılık verebilmek her zaman doğru karar olmayabiliyor. Bazı ellerde araya girmemiz rakibi farklı bir kontrat oynamaya yönlendirebiliyor. Örneğin geçenlerde solum bir sanzatu açtı sağım iki trefli ile majör sordu bende altılı trefl ile kontr dedim sonuçta sanzatu açanda dörtlü pik olmasına rağmen göstermedi ve 4-4 pikleri olmasına rağmen 3 sanzatuyu tercih ettiler. Dört pik ortağımda da dörtlü pik olduğu için batıyormuş trefl atağına rağmen üç sanzatu oldu. Tabii tersi de olabilirdi üç sanzatu batarken dört pik olabilirdi ama buradaki elde kaybettik. Umarım Brezilya’da buna benzer deklareler bizim için doğru kararlar olur.09.08.09

2 Ağustos 2009 Pazar

HOŞGELDİN LARA

19 Temmuz benim için önemli bir gün oldu, kızım Zeynep'in kızı Lara bugün dünyaya merhaba dedi. Yıllar sonra belki de briççi olacak. Ama benim dileğim; ister briççi olsun isterse başka alanlarda meraklı, yeter ki yaşamında mutlu olsun, geriye birşeyler bıraksın ve de içinde bulunduğu topluma katkıda bulunsun. Sevgili Lara hoşgeldin dünyaya.

PARADİGMA SHİFT

Briçteki gelişimin en önemli kavşaklarından biri (paradigma shift) bakış açısını değiştirebilmektir. Bugüne kadar yaşanan kazanç ve kayıpları alt alta koyduğumuz zaman bazı bakış açısı değişimi yapabilenler o güne kadar kaybettiklerini artık kaybetmemek kararı alanlardır.

Türkiye’nin demokrasiyi yaratma, geliştirme ve özümleme çabalarını diyalektik bir gözle incelersek bazı kırılma noktaları olduğunu görürüz. Bu süreci incelediğimde benim inancım, 28 Şubat’ın demokratikleşme sürecindeki kırılma noktaları arasında en önemlisi olduğu , toplumumuzdaki öncü kesimlerin daha 28 Şubat’ın Türk toplumunda oluşturduğu ‘bakış açısı değişiminin’ (paradigma shift) yeterince farkına varamadığı yönündedir. Demokrasiye Batı dünyasındaki anlamıyla geçişimizin Atatürk sonrası dönemle başladığını düşünürsek, 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, ve 28 Şubat 1997 tarihlerinin bu süreçteki önemli kavşaklar olduklarını görürüz. 1960 ihtilali demokrasideki sorunumuzu tanzimat ve meşrutiyetin ilanlarındaki çözüme benzer “bizi kimin yönetmesi gerekir?” şeklinde algılamış ve de çözümü yasama erkinin yeni bir meclis modeliyle oluşumunda görmüş, yasama meclisi ve senato şeklindeki bir uygulamanın daha iyi bir yönetimin temelini oluşturacağı şeklinde bir çözüm bulmuştur. 1971 yılındaki kırılmada ise yasamanın yine meclis tarafından yapılmasına karşın yürütmenin değişmesi ve elit bir beyin takımınca yönetilmemizin sorunlarımıza çözüm olabileceği fikri ağırlık kazandı. Bu her iki çözümün de toplumda demokrasinin özümlenmesi için yeterli olmadığı anlaşıldı.“ kimin yönetmesi ” sorusuna 1980 ihtilalinin bulduğu çözüm ise bunların daha önce siyasi yıpranmışlığı olmayan kişilerden oluşmasıydı. Bu gerekçe ile partiler kapatıldı, demokrasimize yeni parti ve kişilerin yön vermesi çözümü bulundu, ama bu çözüm de çalışmadı. Tanzimattan bu yana ilk defa 28 Şubat tarihinde Türk toplumu “bizi kim yönetsin” sorusundan “bizi nasıl yönetsinler” sorusuna bir geçiş yaptı. Türk toplumu 2002 seçimiyle artık bizi yönetmek için kurtarıcı rolüne soyunmuş parti liderlerini, köhnemiş zihniyetleriyle birlikte tarihin tozlu sayfalarına gömmeye karar verdi. Günümüzdeki iktidar ve muhalefet acaba bunun farkında mı ? 19.temmuz.2009

YETKİ AYRICALIK DEĞİLDİR

Köprü trafiği felaket, Yıldız’dan Boğaziçi köprüsüne girebilmem bir saate yakın zaman aldı , en sağ şeritteyim benim sağımda ise içinden gidilmesi yasak şerit var. Arkamdaki araba o şeritten ilerlemeye çalışıyor, bana sola çekil geçelim sinyalleri, bu bana ters geldiği için araca geçiş hakkı vermiyorum. Ancak araba iyice zorladı ve zorunlu olarak biraz sola kaymak durumunda kaldım , aracın içinde iki genç adam var yanımdan geçerken bana bir küfür salladılar, buradan geçiş yasak değil mi dedim içindeki şöför bir küfür daha söyleyerek elindeki bir belgeyi salladı ve biz polisiz dedi, sivil polisermiş. Birkaç gün sonra yaz akşamı, saat onbuçuğu bulmuş, günün sıcaklığı hafiflemiş, güzel bir esinti başlamış, Caddebostan’da sahile inmiş dolaşıyorum. Etraf kalabalık, kimisi hızlı hızlı, kimisi yavaş yavaş yürüyüş yapıyor, kimileri de şezlonglarını, iskemlelerini getirmişler, arkadaş gruplarıyla çimenlerin üstünde koyu bir muhabbet içindeler. Sokak köpekleri bile çevreye saygılılar, köpek gezdirenlere karşı burası bana ait bir alan sizin burada ne işiniz var demiyorlar. Arkamda birden bir korna sesi, araç girişi yasak yola girmiş bir araç, döndüm baktım bir polis aracı. İnsanlar zorunlu olarak kenara çekilmeye başladı. Polis aracı yavaş yavaş, geze geze ilerliyor. Neden böyle bir alana araç ile girerler anlaşılır gibi değil, acaba etrafta bir sorun var da polis mi çağrıldı diye baktım hayır, hiçbir şey yok, gezinmek için gelmişler.

Avrupa’da briç oynuyoruz biz kapalı odadayız, kapalı odaya ancak görevliler girebiliyor. Maça başlıyalı on onbeş dakika olmuş ikinci bordu oynuyoruz kapıda bir konuşma başladı, döndüm baktım, kapıda Rona Gianarrigo yanında bir kişi daha var. Rona 1940 doğumlu Avrupa briç federasyonu başkanı, çok beyefendi bir kişilik. İçeri girmek istemiş görevliler hemen yanına koştular, önce saygı ile selamladılar ama girmesinin mümkün olamayacağını söylediler başkana. Adam da hiç itiraz etmedi kapıda şöyle bir an durdu sonra yanındakine başını sallayarak bişeyler söyledi ve dönüp gittiler. Avrupa’da insanların görevleri onlara kural dışı davranabilmeleri ve de ayrıcalıklı yaşamaları hakkını vermiyormuş, çok beyendim. 12.temmuz.2009

SÖYLENMEYEN GERÇEKLER

Briçte kullanılan en önemli konvansiyonu çoğu briç meraklısı bilmez, öğretilmemiştir. Briçteki en önemli konvansiyon, anlaşması olup kullanılmayan konvansiyondur. Yani bir sanzatu açtığınızda ortak iki trefl demiyorsa dörtlü majörü yok demektir. Doğru karar vermedeki en önemli mekanizma söylenenin yanı sıra söylenmeyeni de düşünmektir. Bir örnekle anlatayım, eliniz ♠ KJxx ♥ Jxx ♦ AKJxx ♣ x , Bir karo açtınız ortak iki trefl dedi , iki karo dediniz ortak iki pik dedi , üç pik dediniz ortak 3SA dedi. Ne tür bilgi gitti geldi ? Ortakta zon gücü olduğu kesin ama nasıl bir el gösterdi ? Ortakta pik kaç adet? Sizde dörtlü olduğunu söylediniz eğer onda da dörtlü olsaydı dört pik demez miydi? Peki üçlü pikiyle neden iki karoya iki pik dedi de iki veya üç sanzatu demedi ? Demek ki ortakta bir renkten stopper yok, hangi renkten ? Tabii ki kör stopperi yok, yani size zon oynayacak gücüm var ama hangi zonu oynayacağız ortak demeye çalışıyor. Ortağınızın eli ♠ AQx ♥ xx ♦ xx ♣ AQJ10xx idi , trefl ve karo empasları geçmiyor 3 SA ve 5 minör oyunları batıyordu olabilen tek kontrat dört pik idi. Söylenenler ile söylenmeyenleri birlikte düşünmek bunun için önemli. Ortak iki karoya iki sanzatu deseydi de zon oynayacak, söylenmiyen renklerde stopperi olan eli anlatırdı. Neden üçlü olmasına rağmen iki sanzatu yerine iki piki söylediğini yani neden iki sanzatu demediğini düşünmek doğru karar için son derece önemlidir. Yüksek seviyedeki kontratlara ulaşırken de söylenmiyen deklareler son derece önemlidir. Mesela bir pik açtınız ortak 2SA jacoby ile dörtlü pik fiti ve 13+ puan gösterdi sizde de tek trefl, ruva dörtlü karo ile 16 - 17 puan var. Şilem pike ulaşmak için tek trefliyi gösterdiniz ortak 3 pik dedi. Şimdi beyninizde alarm zillerinin çalması gerekli, çünkü ortakta karo kontrolu yok ! Sizde ise bu renk dörtlü ayrıca ortakta karo damı da yoksa iki karo vermekten kaçabilmek oldukça zor olacaktır. İşte anlatmak istediğim, bu söylenmeyen gerçekleri görebilmek kavramı briçte defanstaki doğru karar verebilmenin de en önemli unsurudur. Dekleranın veya cevapçının söylemediklerini düşünmek size briçte doğru atak etmenizi ve doğru kartları oynayabilmenizi de sağlayacaktır. Defansta da doğru atak edebilmek batırabilmenin en önemli kararıdır. 05.temmuz.2009

KENDİNİZLE HESAPLAŞIR MISINIZ ?

Türkiyemin gelişmekte olduğunu yalnız biz değil tüm dünya ülkeleri kabullenmiş durumda, ama daha yolumuz oldukça uzun. Kanımca ailelerimizin çocuklarını yetiştirdikleri kültürün pek çok olumlu taraflarının yanısıra değişmesi gereken olumsuz yönleri de var. Bilgi eksikliğinin olduğu alanlarda fikir sahibi olan pek çok vatandaşımızı görüyorum. Bunlar kendi bilgilerini yeterli zannederek yorum yapmayı adet haline getirmişlerdir. Hatta okadar ki karşı tarafı dinlemeden kendi sınırlı bilgileriyle karşısındakinin söylemeye çalıştığı kavramları bile daha farketmeden hemen karşı çıkarak yorum yapmaya çalışırlar. Eğitim alanında belli bir seviye yakalamak cok zaman ve ciddiyet istiyor. Diyelim briç öğrenmeye başladınız, briç öğrenimini de ilk – orta – lise ve sonra üniversite eğitimi gibi düşünelim. İlk okulda alınacak bilgiler oldukça basittir. Bu basit düzeye insanlar altı ay veya bir yıl içinde gelebilirler. Orta okul ve lise düzeyindeki öğrenimleri ise ilk okul düzeyindeki eğitimlerinden çok daha yoğun bir çalışma dönemi gerektirir. Üniversite eğitimi düzeyine çıktıklarında ise lise çağlarında öğrendiklerini kat be kat aşmaları onları ancak bu düzeye çıkartabilir. Yoksa yıllar geçse bile lise çağlarındaki düzeyi bir türlü aşamazlar. Üniversite düzeyinde ki bilgi seviyelerini aşmak isteyenler ise daha da yukarisi icin kendisiyle hesaplasmasi lazimdır. Bizdeki kültür, insanlara belli bir eğitim düzeyini kazandırdıktan sonra eğitim defterini kapatan bir yapıdadır. İnsanları kendilerinden hesap sormaya pek teşvik etmiyor hatta hep başkalarına hesap soruluyor. Gelişmenin tek yolu kendine hesap sormakla olur bunu yapabilenlerin sayısı biz de çok az , yalnız briçte degil, siyasette, iş alanında, egitimde her alanda kendisine hesap sormayı düstur edinmiş kişiler yıllar itibariyle mükemmele yaklaşım yolunu bulan, yaşları ne olursa olsun gelişmeyi isteyen kişilerdir.

San Remo’da bu yıl 4.Avrupa şampiyonası yapılıyor. Bu şampiyona ülkeleri temsil eden milli takımların değil her isteyenin katılabildiği açık şampiyona. Bu şampiyonada karışık ikili turnuvada Tezcan – Emine Şen 1. olarak ülkemize çok önemli bir kupa kazandırdı, onları candan kutluyorum.28.haziran.2009